Merdot Hoca’dan 10 Numara Ramazan Sofrası Hikâyesi

Merdot Hoca’dan 10 Numara Ramazan Sofrası Hikâyesi

Merhaba sevgili kardeşlerim, evlatlarım, size bugün Ramazanda kurulan ramazan sofrası hikayelerinden anlatacağım. Eskiler boşuna dememiş: “İnsan gözünü doyurmadan midesini doyuramaz.” Ama göz dediğin şey, çok ama çok oburdur ve doymak nedir bilmez, hatta sanırsın ki hiçbir gezdiği kitapta rastlamamıştır bu kelimeye, doyumsuzluğu ve açlığı uçsuz bucaksız bir çöl gibidir. Ne versen yok mu daha der, ne kadar doyursa da hep biraz daha ister. İşte bu Ramazan sofrası hikâyesi, gözünü değil, midesini dolduran bir adamın başına gelenleri anlatır. Haydi yaslanın arkanıza.

Ramazan Sofrası: Göz Doymaz Mide Doyar İhale Dizlere Patlar 😄

Vakti zamanında, bir zat-ı muhterem varmış. Ama ne zat! Sofra gördü mü gözü döner, iftar vakti geldi mi “Bismillah” demeden çorbanın içine dalarmış. Orucun açıldığı akşamlar, millet “Allah kabul etsin” derken, bizimki “Allah tekrar nasip etsin” dermiş.

Bir gün, bu muhteremi büyük bir Ramazan sofrasına davet etmişler. Etmişler ya! Öyle bir sofra ki, sanki cennetten bir köşe! Hani derler ya, “İftar sofrası, oruçluya ilaç gibidir.” Bizimki sofraya oturduğunda ise ilaç değil, mübarek ameliyat masasına yatmış gibi olurmuş. Her neyse…

Hurma dersen çeşit çeşit. Normal hurmadan Medine hurmasına her cins ithal hurma var bu sofrada, hatta adamın “Ben bunu hiç görmedim” dediği bir hurma bile var! Bir lokmayı ağzına atıp gözlerini kısıyor, mest oluyor, sonra tekrar uzanıyor. Çorbanın dibi görülmeden, kaşığı bırakmayı ziyan sayıyor. Pilava gelince, “Şu etin altındaki pilavı kim bulmuş da yememiş?” deyip, önüne ne geldiyse mideye indiriyor.

Yanındaki misafirler, suyu yudumlayıp dua ederken, bizimki gözlerini tatlı tepsisine dikmiş, “Şu güllaçtan iki tur daha geçebilir miyiz?” diye gözleriyle ev sahibini yokluyor.

Ama evlatlarım, nimetle şaka olmaz. Eeeee, ne demişler, mide dolar, diz boşalır. Sofradan kalkacak oluyor ama dizleri “Biz bu yükü taşıyamecez gaari” diyor. Millet bakıyor ki adamın yürüyecek hali kalmamış, iki kişi koluna giriyor ama nafile! “Şuna bir küfe getirin!” diyorlar.

Adamı bir güzel küfeye koyup paketliyorlar, bir hamalın sırtına yüklüyorlar. Hamal da ne yapsın, nasibi gelmiş, yükü alıyor ve yola koyuluyor. Bizimki de keyfi yerinde, hem yediklerini hazmediyor, hem de başına geleni komik buluyor.

Merdot Hoca’dan 10 Numara Ramazan Sofrası Hikâyesi

Merdot Hoca’dan 10 Numara Ramazan Sofrası Hikâyesi

Derken yolda bir cenaze alayıyla karşılaşıyorlar. Hamal, biraz saygılı olmak adına yolun kenarına çekiliyor. Bizimki küfenin içinden başını kaldırıp soruyor:

“Hayrola, kimdir merhum?”

Hamal başını hafifçe yana çevirip diyor ki:

“Ramazan sofrasında fazla kaçırmış, kalbi dayanamamış.”

Bizimki içini çekip, gözlerini hafif kısarak gülümsüyor ve diyor ki:

“Yedin mi rahmetli gibi yiyeceksin, bizimkisi sadece nefis köreltmekti.”

Evlatlarım, işte hayat böyle bir şeydir! Göz doymadan mide doymaz, mide doyunca dizler tutmaz, dizler tutmayınca akıl başa gelir ama iş işten geçmiştir! Kıssadan hisse derler, bizimkisi biraz fıkradan matrak hisse oldu. Ama ben yine de “Az ye, öz ye, nimetin kıymetini bil” diye nasihatimi vereyim de, sonra “Merdot Hoca niye söylemedi?” demeyesiniz. Hadi, şimdi çayınızı için ama şekerini kaçırmayın ha!

 

Leave a reply

Join Us
  • Facebook38.5K
  • X Network32.1K
  • Behance56.2K
  • Instagram18.9K

Stay Informed With the Latest & Most Important News

I consent to receive newsletter via email. For further information, please review our Privacy Policy

Advertisement

Loading Next Post...
Follow
Sign In/Sign Up Sidebar Search Trending 0 Cart
Popular Now
Loading

Signing-in 3 seconds...

Signing-up 3 seconds...

Cart
Cart updating

ShopYour cart is currently is empty. You could visit our shop and start shopping.